MODA’NIN
BAŞKENTLERİ
Dünyadaki en geçerli moda
tasarımları, hala tasarımcıların %80-85 inin çalıştığı şehirlerde
yapılmaktadır. Her şehrin kendi tasarım
kimliği ya da karakteristikleri vardır. Hemen hemen ortalama büyüklükteki
mağazaların tüm büyük şehirlerde mağazaları vardır ve her şehirde bir ya da iki
özel moda ve giyim bölgesi oluşturulmuştur.
PARİS
Moda büyüyüp yayılsa da
Fransa’nın başkenti Paris geleneksel bütünlüğünü koruyor. Birçok tasarımcı işlerini
Paris’te sürdürmenin ayakta kalmak için yapmaları gereken şey olduğunu düşünür.
Tasarım atölyeleri şimdilerde
şehrin her yanına dağılmış olsa da Paris’in meşhur giyim bölgesi Sentier’dir. Fransa
giyim ve tekstil endüstrisi, Avrupa Birliğindeki ikinci en büyük pazardır.
İtalya ve Almanya, Fransa’dan daha fazla ürün satmaktadır, ama Fransa yüksek
kaliteli, lüks ürünlerde uzmanlaştırmıştır. Fransa’da giyim üretimi, özellikle
erkek takım elbiseleri ve kadınların ısmarlama elbiseleri, son 10 yılda önemli
ölçüde düşmüş ve Tunus, Fas ve Çin gibi ülkelere kaymıştır. Fransızların üst
gelir grubuna hitap eden hazır giyim ve triko üretimleri üretim kalitesi daha
iyi olan Almanya ve İtalya’da gerçekleştirilmektedir. Fransızlar hazır giyim ve
markalarını yurtdışına göndermekte ağır kalmışlardır, kısa süre önce Morgan ve
Kookai gibi küçük markalarını yabancı pazarlara sokmayı başarmışlardır.
FRANSIZ STİLİ
Fransız tasarımı siluetin açıklığı ama bunun yanında kesimin
karmaşıklığıyla tanımlanır, belirgin bir yuvarlaklıkta vücut hatlarına
yakın bir beden. Geleneksel terzilik
metotları hala tercih edilmektedir. Kıyafeti tamamlayan detaylara
gösterilen özen, özenle açılan ilikler, fırfırlar;
Fransız tasarımcılarının vazgeçemedikleri arasındadır. Tasarımcılar elbiseye, ütülü ve kırışıksız bir görünüm vermek
için hafif ağırlıklar kullanırlar. Nakış,
dantel ve boncuklar uzun süredir moda koleksiyonlarının vazgeçilmez
parçaları olmuşlardır.
Fransız hükümeti her zaman tekstili diğer sektörlerden
daha fazla desteklemiştir. Devlet televizyonu yurt içi ve yurt dışı satışları artırmaları
için Fransız modasına ücretsiz reklam olanağı sağlamaktadır. Hükümet aynı
zamanda koleksiyonlarında % 90’ın üzerinde Fransız kumaşı kullanan modacılara
sübvansiyon vermektedir. Tasarımcılar açısından yaratıcılıklarını gerçeğe
dönüştürmek Paris’te nispeten daha kolay olduğu için şehir endüstrinin
uluslararası merkezi olmuştur. Birçok İngiliz, Japon ve Avrupalı tasarımcı
ürünlerini burada sergilemekte ve showroomlarını Paris’e taşımaktadırlar.
HAUTE COUTUER
Haute coutuer pazarın en üst basamağıdır ve en yüksek
fiyatları talep eder. Varlıklı ve sosyal ortamlarda bulunan kişilere el işi, tam ölçülerde ve yalnızca bir tane
hazırlanan giysilerin prestiji ve başarısı üzerine kurulmuştur. Bugünkü kayda
değer moda evleri Valentino, Versace, Chanel, Dior, Lacroix, Givenchy, Balmain,
Lanvin ve Yves Saint Laurent’dir. Talep ettiği çok yüksek fiyatlardan dolayı
zamanla Mary Quant gibi butik moda tasarımcıları ve Ralph Lauren gibi Amerikan
tasarımcıları karşısında önemini yitirdi.
Haute couture bugün artık çoğu yaşam tarzı için uygun
değil, eskisi kadar karlı da değil. Çünkü fiyatlar inanılmaz yüksek ve
müşterilerin çoğu zengin yaşlı Amerikalılardan oluşan yaklaşık 2000 kadından
ibaret. 1991’de Yves Saint Laurent’in CEO’su Pierre Berge bu modanın 10 yıl
içinde öleceğini söyledi. Haute coutuer koleksiyonları, Paris’te aynı sezonun
pret a porter (hazır giyim) gösteriminden sonra gösterilir. Biletler sadece
davetiye usulü verilir. Kıyafetler daha az müşteri için yapıldığından zaman
kısıtlamasına ya da teslimat süresine sahip olmaz. Gizliliği saklamak için kıyafetler
firma içinde atölyede dikilir.
PRET A PORTER -
HAZIR GİYİM
LONDRA
Londra’daki giyim tasarımı endüstrisinin merkezi Oxford Street’in kuzeyindeki Great Portland ve Great Titchfield sokaklarıdır. İngilizlerin pamuklu yünlü ve taranmış yünden üretilen ürünlerinin ününün İngiliz tasarımcılarının yaratıcılığına etkisi yadsınamaz. Fransa ve İtalya’nın aksine zanaatkarların bir örgütleri yoktur ve buna da ihtiyaç duyulmamıştır.
İNGİLİZ STİLİ
Geleneksel kanatta Jaeger, Aquascutum ve Burberry gibi İngiliz
stili triko, trençkot ve dış giyimde kayda değer bir ihracat pazarı
bulunmaktadır. Liberty print tarzı
giysiler dünya çapında bilinmektedir.
Britanya aynı zamanda anarşist modasıyla da ünlüdür. 1960
ların Mary Quant ve Biba’sından bugünün Vivienne Westwood ve Alexander
McQcqueen’e kadar İngiliz tasarımcılar gençlik pazarını ve modanın
yönelimlerini değiştirmekle özellikle başarılıdırlar. Tüm dünya fikirler için Londra’ya
bakmaktadır. Anarşist genç tasarımcılar Londra’yı capcanlı bir moda başkenti
yaptılar.
Whistles, Jigsaw, Oasis ve Warehouse gibi elit kesim
zincir mağazaları mükemmel kalite ve tasarımı makul fiyatlara sunmayı
başarmışlardır. Elit kesim pazarı, geçen yüzyıl boyunca bir zamanlar Birleşik
Krallık’ da ki giyim pazarının dörtte birine sahip olan büyük perakendeci Marks and Spencer’dır.Bugün
Top Shop un sahibi olan Arcadia, Burtns Menswear, Dorothy Perkins ve Miss
Selfridge gibi büyük gruplar ise bu hakimiyeti zorlamaktadır.
British Fashion Council-BFC Birleşik Krallığın en iyi tasarım
okullarıyla sektör ve üniversiteler arasında işbirliğini sağlayan Üniversiteler Formuyla bağlantı halindedir. NEW YORK
Giyim endüstrisi New York eyaletinin en
önemli sektörüdür ve 200 milyar doların üstünde bir satışla ABD'nin dördüncü en
büyük endüstrisidir. Yurtiçi piyasasının büyüklüğü ve dağıtım ağı sayesinde her fiyat aralığında baş
döndürücü sayıda ürün sunabilir. Bununla birlikte Batı Avrupa'da olduğu gibi
yurtdışındaki tedarikçilere verilen işler yüzünden sektör burada da düşüştedir.
ABD'nin Avrupa'dan fiili olarak izole
edildiği II. Dünya Savaşı'na kadar moda endüstrisi Fransız modasının etkisi
altındaydı. Amerikalı yöneticiler, dergi çalışanları ve stilistler zengin,
zarif kadınlarla birlikte Atlantiği geçerek haute couture şovlarına
katılıyorlardı. Elbiselerin nakliye maliyetlerinden dolayı Amerikalı moda
meraklıları şovlara belli bir ücret karşılığında katılıyorlardı ve bazı
modelleri Amerika'da üretmek için haklarını satın alıyorlardı. Bu durum, ABD
modasının orijinallikten yoksun olduğu algısının ortaya çıkmasına sebep oldu.
AMERİKAN
STİLİ
1930'lardan 1950'lere kadar Paris
modasının yarattığı modeller kullanılarak türetilen New York modasına ilgi
yoğundu. Bu ilgi, Amerika'da posta kanalıyla sipariş, kağıt kalıp ve dergi
pazarının doğmasına öncülük etti.
II. Dünya Savaşı boyunca New York'un
Paris'le iletişiminin azalması buradaki moda endüstrisi için yeni koşullar
doğurdu artık onlar da kendi yaratıcılıklarına güvenmek durumundaydılar.
ABD'nin büyüyen pamuk endüstrisi, çalışan kesime ve spor giyime yapılan vurgu,
ABD'nin giyim endüstrisine yaptığı en büyük katkıdır; bu yönüyle rahat bir
giyim tarzının ortaya çıkmasının koşulları da oluşmuş oldu.
Savaşın bitmesinin ardından
uluslararası ilişkiler yenilendiğinde Amerikalı kadınlar Dior'un "New
Look" koleksiyonunu, onun uzun eteklerini ve korseli bluzlarını giymek
zorunda kalma konusunda isteksiz davrandılar. Değişim için hazırdılar ve
Claire McCardell ve Bonnie Cashin gibi Amerikan tasarımcılar, yeni çağa,
gerçekten Amerika'da büyüyen kolay giyilen bir tasarım cevabı verdiler.
Amerikan spor giyimi ve kotları, hala dünya
çapında ilgi görmeye devam ediyor ve Gap, Esprit, Tommy Hilfiger gibi mağazalar
1990'larda Avrupa'nın günlük giyim ve
sokak modası alanında cadde
mağazaları kartelini kırmayı başardılar. Nike ve Timberland
gibi markalar şehir sokakları için önemli birer ayakkabı markası oldular.
New York'taki moda endüstrisinin
merkezi hâlâ dar bir alandadır. Üreticiler Broadway ve Seventh Avenue'den
Ninth Avenue'ya kadar 27. ve 42. sokaklardaki ofisleri tutmuşlardır. Hatta
Seventh Avenue, 'Fashion Avenue' (Moda Bulvarı) olarak da anılmaktadır. En
prestijli kişilerin ve firmaların birçoğu tek bir binada bulunabilirler. ABD,
giyim üretiminin çoğunu Meksika, Güney Amerika, Karayîpler, Kore, Tayvan, Endonezya,
Hindistan ve Çin'deki firmalara yaptırmaktadır.
MİLANO
İtalya, II. Dünya Savaşı ve savaş sonrası
etkilerle harap olmuştu ve ülke, ABD'nin yardımlarına rağmen
toparlanmak için
daha fazla süre harcadı. Bununla birlikte o zamandan bu yana, mükemmel
sanatçılık sayesinde moda endüstrisinde muazzam güce sahip bir düzeye ulaştı.
Moda, gıda ürünlerinden sonra İtalya'nın en büyük ikinci endüstrisidir ve ülke,
dünyadaki en büyük tekstil ve giyim ihracatçısıdır. İtalya, ayakkabı, deri ve
triko alanlarına egemen ve erkek hazır giyim (moda pronta) takım elbiselerinde
özellikle söz sahibidir. İtalyan kumaş endüstrisi, tüm dünyadaki tasarımcıların
taleplerine karşılık veren heyecan verici ve yenilikçi bir sektördür. Triko,
Floransa, Prato ve Bologna civarlarında üretilmektedir.
Milano aynı zamanda moda dergisi
yayıncılığının kalbinin attığı yerlerden biridir ve birçok model ajansının
genel merkezi buradadır. İtalyanlar, kazançlarının büyük bir kısmını giyime
harcamaya meyillidirler. İtalya, diğer birçok ülkeye göre daha az orta sınıf
ürün yelpazesine sahiptir.
İTALYAN STİLİ
İtalyan modası, Fransız modasına göre renk ve doku açısından daha usta olmasıyla;
daha yumuşak ve daha özenli iplikler kullanmasıyla bilinir.
Tasarımcı Giorgîo Armani, hem erkek hem kadın için, rahatlığın ön planda
olduğu, özgüvenli, elit bir görünüm
veren takımların gelişmelerini sağlamıştır.
Tanınmış İtalyan lüks tasarım firmaları
arasında şunları sayabiliriz: Armani, Versace, Byblos, Gianfranco Ferre, Fendi,
Dolce&Gabbana ve Missoni, Pucci, Gucci, Prada ve Salvatore Ferragamo tarihi
bir geleneğe bağlı ve yüksek kalitesiyle bilinen markalar son zamanlarda
gençleşmişlerdir ve şimdilerde yenilikçi aksesuarlarıyla modada dünyaya öncülük
etmektedirler.
TOKYO
1980'lerde
japon moda tasarımcıları birdenbire uluslararası defilelerde boy gösterdiler.
Etkileri devrim niteliğindeydi. Genelde görünenden tamamen farklı bir estetik
anlayışını benimsediler. Bu, talepkâr,
taviz vermeyen ve avangard bir tarzdı: vücudu daha az rahatsız eden bol, uzun ve abidevi şekiller, koyu
renkler, işlenmemiş kenarlar, bazen tamamen siyah koleksiyonlar, bıçkın punk
stilini hatırlatan yırtıklar, delikler ve sıra dışı fakat aşırı teknik,
yenilikçi kumaşlar… japon modasında
yerini aldılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder