Merhaba Herkes !
Uzun bir tatilin daha sonuna geldik nihayet. Bu tatilde İstanbul o kadar boş kaldı ki resmen mahzun olduk şehirle beraber. Neyse ben sevdiklerimle birlikte daha önce göremediğim yerleri keşfetme fırsatı buldum bu tatilde. Böylece ben de kendimi dışarıya atanlardan oldum : )
Fotoğraflardan da anlaşıldığı gibi Karabük'ün Safranbolu bölgesini ziyaret ettik. İnanılmaz kalabalıktı sanki tüm İstanbul buraya akmış.
Safranbolu sadece safranı ya da o kusursuz evleriyle ünlü değil. Safran çiçeğinden elde edilen ürünlerin dışında rengarenk sabunlar, kolonyalar, el işçiliğiyle üretilmiş ve dokunmuş bezler, çantalar, örtüler, bakır ürünler, ahşap oyma hediyelikler ve tabi ki yöresel mutfağıyla da meşhur.
Ama burada bölge tarihine dair bilgi vermek ya da Safranbolu'nun özelliklerini anlatmak değil amacım. Daha çok el yapımı ürünlere değinmek istiyorum:
Bu bölgeye özgü en güzel ürünlerden birisi de bu sade, mütevazi, şık ve zarafet saçan bez çantalar. Hem dantel gibi işlemeler, hem etamin çiçekler, hem geometrik desenler, ince ipeksi püsküller, uzun saplar ve hafif, ışıkla dolu renk tonları barındıran bu çantalar asıldıkları tavanla ve binalarla da ayrı bir bütün. Yukarıdaki binada uzun ahşap çıtalar nasıl camlarla ve taşlarla bütünleşebilmiş ise aşağıdaki çantalar da aynı oranda uzun şeritleriyle bu cam-taş-ahşap yapıyı soyutluyor ve buraya yakışıyor.
Bana sorarsanız bu tasarımlar alışveriş merkezlerinde sıkça gördüğümüz ve artık hepimizi birbirine benzeten hazır giyim modasına oranla çok çok özgün, çok çok olgun. Rekabet duygusunu daha geride bırakmış, daha insancıl ve değerli....
Buradan sonraki durağımız ise Ankara oldu. Ankara'da Hacettepe Tıp Fakültesinin arkasında bir yerlerde Hamamönü adında şirin ama Safranbolu evlerini replika haline getirerek kaliteyi bozmuş tarih özentisi bir bölge var. Aralarda gerçek tarihi camiler ve hanlar olsa da bir mimar adayı olarak söylemek isterim ki pek değerli bir bölge değil maalesef. Hele ki gerçek ve koruma altına alınmış Safranbolu evlerini gördükten sonra insana yapay ve zorlama geliyor. Neyse burayı gezerken bir han gördük ve tabi ki içerisine daldık. El yapımı ürünler satan bir yer olan bu han da aksesuarlar satılıyor genel hatlarıyla ama hepsi de buraya gelmeye değer diyebileceğimiz şeyler gerçekten de. İğne oyasıyla yapılmış incecik boncuk bileklikler, yarı değerli taşlar ve oyaların karışımıyla yapılmış Anadolu'dan başka yerde bulamayacağınız sabır işi kolyeler, deri ipliklerin karmaşık şekilde bağlanmasıyla oluşturulan motifler, yüzükler, küpeler, insanın aklının kaldığı çeşit çeşit tasarımlar var bu handa. Hepsi de tezgahlarının başında oturan teyzeler tarafından yapılıp satılıyor. Fiyatlar da beş liradan başlıyor artık tasarımların ebadına, özelliğine, işçiliğine, malzemesine göre değişiyor ama çok fahiş fiyatlar değil.
Bu da kendime aldığım bir bileklik aslında oradaki satıcı teyze cevşen olduğunu söyledi. Artık her neyse hoşuma gitti ben de aldım çünkü hem rengi (mavi ve tonlarını çok çok severim) hem de şekli ilgimi çekti. Bana biraz kar tanesini yani kışı ve berrak gökyüzünün olduğu soğuk ve lacivert kış gecelerini anımsattı. <3 (çözünürlük biraz sakat olmuş maalesef : S )
Burası da Ankara Kalesi'nden görüntüler.... Hava kaç derece olursa olsun burada da üretimler ve satışlar aynen devam ediyor.
Pembe Ankara taşını (andezit) ve bu tarihi kaleyi (yapım tarihi belli değil, Selçuklulardan önce olduğu biliniyor) fon olarak kullanan yerli esnafın el yapımı makrome çantaları asılı burada. Dünyanın en pahalı ama bir o kadar da bedava vitrinidir herhalde : D
Kısacası Anadolu'da keşfedilecek ve yaşatılacak çok şey var. Keşke bunların farkına daha çok varabilsek....Özellikle doğma büyüme İstanbullu bir öğrenci olarak tüm Anadolu toprakları, Anadolu yaşantısı, Anadolu kültürü ve insanı benim çok ilgimi çekiyor. Umarım daha yakından tanıma şansı hepimiz için olur.Takip için:Bir de Bloglovin'deyiz:Jadis Jade 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder